top of page
Amber Dalmaz Urfalı

OLUMSUZ DUYGULARA İZİN VAR MI?

Bir arkadaşınız, eşiniz ya da çocuğunuz olumsuz bir his yaşadığında ona nasıl yaklaşıyorsunuz? Onun hissini yaşamasına izin veriyor musunuz, yoksa bir an önce bu duyguyu yok etmeye mi çalışıyorsunuz? Bir başkasının hissine izin verip vermediğinizi anlamak için kendi hislerinizi nasıl yaşıyor olduğunuzdan yola çıkabilirsiniz. Hepimiz, kendimize izin verdiğimiz oranda, karşımızdakinin olumsuz duygularını yaşamasına izin veririz.

Pozitif düşünce, olumlama, iyi taraftan bakma, evrene iyi enerjiler gönderme artık aşina olduğumuz ifadeler sanki. Bir arkadaş sohbetinde, birisinin yaşadığı sorunu dinlendikten sonra, verilmesi tercih edilen tavsiyeler arasında benzeri kalıplar yer alabiliyor. Yaşadığımız bir olayla ilgili duyduğumuz endişeden bahsettikten sonra “Ama sen de iyi düşün, iyi olsun!” tepkisiyle karşılaşmamız bazen an meselesi. Çoğu zaman için de, bu tepkiyi alan kişi “iyi düşünemediği” için, bir de artık bir şeylerin iyi olmayacağı konusunda endişe yaşayarak, sorununa sorun katabiliyor. Ya da, bir süre için kendisini “iyi düşünmeye”, “iyi hissetmeye” zorlayabiliyor.

Pek çoğumuz için, kendimizin olduğu kadar, karşımızdakinin olumsuz hissine tahammül etmek oldukça zor. Belki biraz da bu nedenle, karşımızdakine iyi hissetmesini/düşünmesini söyleyerek, kendimizi de kötü düşünme endişesinden korumaya çalışıyoruz.



Benzer durum, çocuklarla anne babaların iletişiminde de yaşanıyor haliyle. Kendi olumsuz duygularını anlamlandırmakta sorun yaşayan ebeveynler, çocuklarının benzer duyguları yaşamalarına da pek izin veremiyorlar. Kendi endişesini fark edemeyen ya da bunu yaşamakta zorluk çeken bir anne, çocuğunun bir konuda yaşadığı tedirginliği hemen “azaltmaya, azımsamaya, yok saymaya” eğilimli olabiliyor. Ya da, kendi üzüntüsünü yaşamasına izin vermeyen bir baba, çocuğunu asla üzgün görmeye tahammül edemiyor ve onu her an, her koşulda mutlu hissettirme gayretinde olabiliyor. Bu sebeple de, ağlayan bir çocuğun karşısında, akla ilk gelenler, üzüntüsünün ne olduğunu anlamak ve ona destek olmaktan çok, onun yüzünü yıkamak, susması için dikkatini başka şeylere yöneltmek olabiliyor. Fakat iyi hissetmiyor iken, sadece aklımızdan iyi şeyler geçirmeye çalışıp gerçekten uzun süre iyi hissedebilir miyiz?

Aslında her duygunun bir işlevi, harekete geçirici bir gücü var. Eğer bir şeye kızmamıza izin vermiyorsak, engellendiğimizi nasıl fark edebiliriz? Ya da hiç endişe duymuyorsak, yaptığımız şeyle ilgili önlemler almamız mümkün olabilir mi? Bu pek de mümkün değil. Hatta iyi ki mümkün değil. Bu sayede, biz kendimiz için seçenekler üretebiliyoruz ve bunları uygulayabilecek bir duygusal hazırlık yapabiliyoruz.

Elbette yaşanan herhangi bir konuyla ilgili her durumda kötü düşünmeli demiyorum. Bununla birlikte, eğer bir hissimiz varsa bu durup dururken ortaya çıkmaz. Bu his olumsuz da olsa, bize neye ihtiyacımız olduğuna dair bilgi verir. Aynı zamanda, herhangi bir hissi yok saymak, onu ortadan kaldırmaz. Hissimiz ister olumlu olsun ister olumsuz, bu his bitene kadar onu yaşarız. Hissimiz azaldığında ise, düşüncelerimiz de buna eşlik ederek içerik değiştirir. Yani eğer üzgünsek, üzgünüzdür. “O kadar üzülecek bir şey yok. Hayatımda iyi giden pek çok şey var” diyerek üzüntümüzü ortadan uzun süreli olarak kaldıramayız.

Duyguyu yok saymak yerine onu yaşamaya odaklanmak, bizi amacımıza daha hızlı ulaştırır. Çocuklar açısından da durum benzerdir. Eğer bir çocuk ağlıyorsa, bir konuda üzüntülüdür. Yetişkinler, bu üzüntü hakkında konuşmak yerine, ağlamasını sonlandırma gayretinde olurlarsa, bu pek de işe yaramaz. Hemen çözüm önerisinde bulunup ya da konuyu değiştirip, çocuğun hissini ortadan kaldırılmaya çalışmak yerine, olumsuz bir duygu yaşayan kişiye sadece eşlik etmek, ona destek vermek, onun bu duygusunu yaşamasına izin vermek en kıymetlisi. Bir süre sonra, yaşanan duygu azaldıkça, bu his zaten başka bir hisse dönüşecektir. Bu süreç boyunca çocuğa destek verebilmek ve ona eşlik edebilmek, ona daha çok anlaşıldığını hissettirecektir.

Peki siz bir başkası olumsuz bir his yaşadığında ona nasıl yaklaşıyorsunuz? Onun hissini yaşamasına izin veriyor musunuz, yoksa bir an önce bu duyguyu yok etmeye mi çalışıyorsunuz? Bir başkasının hissine izin verip vermediğinizi anlamak için kendi hislerinizi nasıl yaşıyor olduğunuzdan yola çıkabilirsiniz. Hepimiz, kendimize izin verdiğimiz oranda, karşımızdakinin olumsuz duygularını yaşamasına izin veririz. Özellikle de karşımızdaki kişi bir çocuksa, duygularını anlama konusunda daha da çok desteğe ihtiyaç duyar. Çocuğun olumsuz duygusunu kendisinin taşıyabilmesi, iyi hissettirmeyen durumlarla baş edebilmesi için attığı ilk ve en önemli adımdır. Yaşadığı olumsuz duyguyu ya da düşünceyi hemen “olumlamaya çalışmadan”, onun için anlamını anlayana dek, bu hissini yaşamasına izin vermeli. Bu sayede, kendisi için sorun olan durumu çözme konusunda seçenekler geliştirme şansını elde eder. Aksi takdirde, sorun ve ihtiyaç anlaşılmadan, sadece olumluya yönelmek, sorunları görmezden gelmeyi ve önemsizleştirmeyi beraberinde getirir. Oysaki olabilecek en olumlu şey, olumsuzlukların altındaki anlamı anlama fırsatı yakalayabilmektir.



Comments


bottom of page