top of page
Amber Dalmaz Urfalı

PSİKOTERAPİ ve DEĞİŞİM

Güncelleme tarihi: 23 Kas 2019



Aromaterapi, aquaterapi, fizyoterapi... Günlük yaşam içerisinde pek çok okuduğumuz tabela, denk geldiğimiz yazı ya da tanıtım içinde hep terapi geçiyor. Bir de psikoterapi var. Ne olduğu ve nasıl yaşandığı ile birçok insanın doğru/yanlış fikirlere sahip olduğu bir süreç...

Pek çok insan için psikoterapi alma fikri, hemen kendisini yakın hissedip bunun için harekete geçebileceği bir fikir olmuyor. “Konuşarak ne hallolabilir ki?"; “Her insan kendisinin psikoloğudur”; “Bana benden başka birisinin yardımı dokunamaz” gibi tepkiler belki de çoğu insan için çok tanıdık. Bazıları için, yaşamlarının önceki dönemlerinde yarar göremedikleri birtakım psikoterapi deneyimleri nedeniyle olumsuz fikirlere sahip olabiliyorlar.


Psikoterapi, tek çeşit ve sabit bir yaşantı değil. Yıllar içerisinde pek çok kuram, kendi bakış açısı içerisinde kendi terapi tarzını geliştirmiş. Hepsinin birbirine benzer ve birbirinden çok farklı özellikleri mevcut.


Peki “konuşarak iyileşme” gerçekten nasıl olabiliyor ? Son dönemde yapılan araştırmalar daha çok terapist ve danışan arasındaki güven ilişkisini konu alıyor. Terapistin ilgiyle dinlemesi, danışanı koşulsuz kabul etmesi, yargılamadan onun dünyasını anlamaya çalışması, sağlayabildiği eşlik “konuşuyor olmaktan” daha da öne çıkıyor. Yani, değişim üzerinde en başta etkili olan şey sözü edilen bu “özel” ilişki. Bununla birlikte elbette ele alınan konulara dair, uygulanan teknikler, yeniden ve güven ortamında yaşanan duyguların yaşattığı farkındalıklar değişimin yadsınmaz bir parçası. Aslında, terapist ve danışan arasındaki ilişki temelinde, tüm süreç içerisindeki anlar değişime dair.


Değişmek derken neyi elde etmek istiyor olduğumuzu bilmek de önemli. Alman yazar ve şair Herman Hesse, bir eserinde “ Sana içinde zaten varolandan farklı bir şey veremem; sana göstereceğim resim galerisi senin kendi ruhundan başka bir şey değildir.” der. Bu benim için psikoterapi dediğimiz yolculuğu anlatan en güzel sözlerden birisi. Bu yolculuk, her ne kadar bakış açılarına göre içeriği farklılaşsa da, özünde kişinin kendisindeki spontanlığa ulaşabilmesi ve kendisini gerçekleştirebilmesi olarak ifade edilebilir. Yani kendi galerisindeki varolduğundan habersiz ya da varlığını bir şekilde unutmuş olduğu resimlerin tozlarını alıp onlara bakması, galerisindeki istemediği eserleri düzenleyerek rafa kaldırması, sergilemek istediklerini öne çıkarması, bazılarını dilediği zaman sergileme kararı alması diyebiliriz.


Değişim hep pozitif yaşantılarla gerçekleşmez. Doğumumuzdan itibaren oluşturmaya başladığımız "resimler" ne yazık ki hep istediğimiz renkleri kullanarak, istediğimiz şekilde tamamladıklarımız değil. Söz konusu resimlerle ilgili olumsuz tüm duygularımızı hakkını vererek yaşayabilmek, değişimi mümkün kılar. Dolayısıyla, bir galeriyi tam anlamıyla "görebilmek", zaman, emek, enerji ve sorumluluğu beraberinde getirir. Bu yolculukta, değişimin sorumluluğunu almak, insanın kendisini çekiştirmeden, kendisine yetecek zamanı tanıması ve bunun için çaba gösterebilmesidir.



Sonuç olarak, psikoterapi sürecinde her danışan kendi sahip olduğu ve sadece kendisine özel olan galerisini farklı bir şekilde düzenleyecektir. Terapistin amacı ise, danışanın içindekileri fark etmesi, yeniden düzenlemesi ve sahiplenebilmesi için ona ışık tutmak. Çünkü her insan, doğuştan varolan bir büyüme ve gelişme potansiyeline zaten kendiliğinden sahiptir. Psikoterapi süreci sayesinde danışan, terapistin kendisine tuttuğu ışık vasıtasıyla kendisine koyduğu engelleri kaldırıp varolan ihtiyaçlarını daha sağlıklı bir şekilde karşılayabilir.


Comments


Commenting has been turned off.
bottom of page